“İnsan sevgisinin olduğu yerde, tıp sanatına sevgi de vardır.”
Hipokrat
Hipokrat, M.Ö. 460 yılında, tarihte "Küçük Asya" diye de isimlendirilen Anadolu'nun batı kıyısının çok yakınında yer alan Cos (İstanköy) adasında doğdu. Yaşamının bir bölümünü Cos adasında geçiren Hipokrat'ın babası hekimdi. Söylenceye göre Hipokrat, Greklerde tıp tanrısı olarak kabul edilen Eskülab’ın (Asklepios’un/Aesculapius’un) soyundan gelmektedir. Kimi yayınlarda, Hipokrat'ın, Eskülab'ın on altıncı oğlu olarak anılması, O'nun seçkin bir hekim olması nedeniyle, Eskülab’ın manevi çocuklarından biri olarak sayılmasından kaynaklanmaktadır. Hayatını, dinsel inançların ve mitolojinin tıbba girmesine karşı koymaya adamış, hastalıkların tümünün, insanların doğa yasalarına insanların aykırı biçimde davranmasından ileri geldiğini savunmuş ünlü bir hekimin yaşamına mitolojinin karıştırılması ilginç bir paradokstur.
Hipokrat yaşamının önemli bir bölümünü gezginci olarak geçirmiş Eski Yunanistan'ı dolaşarak, pek çok hastaları tedavi etmiş ve çok sayıda öğrencilere tıp dersleri vermiştir. Kimi yayınlarda, yaşamın erken döneminde Mısır'a gittiği ve Mısırlı bilgin Imhotep (M.Ö. 2980-2950)'e atfedilen tıp eserlerini incelediği belirtilmektedir. Hipokrat, uzun yıllar Atina'da yaşamış, Tesalya’ya, Makedonya'ya, Anadolu’ya geziler yapmış, Makedonya hükümdarı Percidas'ı tedavi etmiştir. Ünü İran'a değin yayılmış olup, çağdaşı olan Pers hükümdarı Serhas, Onu zengin armağanlar vaat etmek suretiyle İran'a davet ettiği halde, Hipokrat daveti, ülkesinin düşmanı olduğu için kabul etmemiştir.
Hipokrat Trakya'da bulunduğu sırada, çevresindekilerin deli olduğunu sandığı, ünlü Grek filozofu Democritus'u (M.Ö. yaklaşık 470-yaklaşık 380) Abdera'da tanımış ve onun bir deli değil, aksine büyük bir düşünür olduğunu söylemiştir. Kimi söylentilere göre Hipokrat, Democritus'un öğrencisi olmuştur. Hipokrat birçok yerleri gezdikten sonra, Cos adasında, eski dünyanın usa en çok dayanan (rational) kurumu olan Tıp okulunu kurmuştur ki bu olay, onu günümüz tıbbının babası olarak saymamızın gerçek nedenidir. "Hekimliğin atası" ya da "Tıbbın babası" deyimi, "ilk" hekim için kullanılan bir nitelendirme çağrışımını yapmakla birlikte, onun "ilk" hekim olmadığı bir gerçektir. Hipokrat, Tesalya'da Larissa kentinde ölmüştür. Ölüm tarihi bilinmemektedir, çeşitli yayınlarda ölüm tarihi yaklaşık ve değişik olarak belirtilmiştir.
Hipokrat, kendisinden çok önce anlatılmış bulunan Humoral kuramları kabul etmiş olup, onun zamanında, kan, balgam, sarı safra, kara safra (atrabil) olmak üzere, dört suyuk (humeur) bulduğu ileri sürülüyordu. O, tek bir suyuk bulunduğu görüşünü reddetmiştir. Hipokrat, maddenin bütün bileşimlerinin hava, toprak, su ve ateşten ibaret dört elementten oluştuğunu ve sıcaklık, soğukluk, kuruluk, nemlilik olmak üzere dört temel nitelik bulunduğunu kabul ediyordu. Gene çağındaki humoral kuramlara göre, hastalık, suyuklar arasındaki dengesizlikten yani nicel değişikliklerden ya da suyuklara ilişkin niteliksel bir değişimden ileri geliyordu. Buna göre, suyukların dengesi, “crase” denilen tam bir sağlık durumudur, fakat bu sağlık durumu eğretidir, güvenmemek gerekir. Birtakım fark edilmeyen düzensizlikler, önemsenme- yen küçük bitkinlikler yavaş yavaş oluşurlar ve suyukların dengesizliğiyle hastalık (dyscrasie) meydana çıkar.
Hipokrat’ın dört yaşamsal sıvı kuramını geliştirdiğine inanılır. Bu sıvıların tümüne Latincede sıvı anlamına gelen “humor” adı verilmektedir. Hipokrat'a atfedilen risalelerden biri olan İnsanın Doğası Üzerine, teoriyi şöyle anlatır:
İnsan vücudu kan, balgam, sarı safra ve siyah safra içerir. Bunlar insan vücudunun ilkelerini oluşturan, acılarına ve sağlığına sebep olan şeylerdir. Sağlık, öncelikle, bu temel maddelerin hem kuvvet hem de miktar olarak birbirleriyle doğru orantıda olduğu ve iyi karıştığı durumdur. Ağrı, maddelerden biri bir eksiklik veya fazlalık gösterdiğinde veya vücutta ayrılıp diğerleriyle karıştırılmadığında ortaya çıkar.
Felsefeci Aristoteles (Aristotle, De Animalibus; klasik dört elementi - toprak, su, hava ve ateş - evrenin yapı taşları olarak tanımladı.) ve Galen (Galen, De temperamentis libri tres; dört mizacı sıcak, soğuk, nemli ve kuru niteliklerin dengesi ile belirlendiği şekilde tanımladı.)’in de bu kuramın gelişimine katkıda bulunduğu düşünülmektedir. Yüzyıllar sonra, William Shakespeare insan karakterlerini tanımlarken bu temel sıvıları yazılarına dahil etmiştir. Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) tarafından düzenlenen “The World of Shakespeare’s Humors” adlı sergiye göre bu sıvılar sarı safra, kara safra, kan ve balgamdı. Her bir sıvı belirli bir elementle (toprak, su, hava veya ateş), belirli “özelliklerle” (soğuk, sıcak, ıslak, kuru), bazı organlarla ve bazı yaşlarla (çocukluk, ergenlik, olgunluk, yaşlılık) ilişkiliydi. Söz konusu kurama göre:
NIH sergisine göre yaş, cinsiyet, duygular ve mizaçtan doğan farklılıklar bu sıvıların birbirleriyle etkileşimine bağlanır. Sıcaklık hareketi teşvik ederken soğukluk bunu bastırır. Kolay sinirlenir mizaca sahip kişi cesaretliyken ilgisiz mizaca sahip kişi korkakça davranır. Gençlik sıcak ve ıslakken yaşlılık soğuk ve kurudur.Bu antik kurama göre, iyi bir sağlığın anahtarı bu sıvıları dengede tutmaktır öyle ki bu sıvılardan biri veya daha fazlasının fazlalığı ya da eksikliği hastalıkla sonuçlanır. Beslenme, bu sıvıların dengesini sağlamanın en önemli yollarından biridir.
NIH - The World of Shakespeare’s Humors: https://www.nlm.nih.gov/exhibition/shakespeare/fourhumors.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder