Translate

En Çok Beğenilen:

Attilâ İlhan - Emperyal Oteli Şiir Çözümlemesi

Bu şiiri okuduğumda annemin sabahları kahvaltıda açtığı radyodan duyduğum ve çok sevdiğim bir Erol Evgin şarkısı geldi aklıma. Emperyal O...

30 Aralık 2017 Cumartesi

Attilâ İlhan - Emperyal Oteli Şiir Çözümlemesi

Bu şiiri okuduğumda annemin sabahları kahvaltıda açtığı radyodan duyduğum ve çok sevdiğim bir Erol Evgin şarkısı geldi aklıma. Emperyal Otel şiiri incelemesine başlamadan önce aklıma takılan “Gel Sen Ne Çektiğimi Bir De Bana Sor” bu şarkının doğuşunu biraz araştırdım. Sözlerini Çiğdem Talu'nun yazdığı, müziklerini Melih Kibar'ın yaptığını öğrendim. Nereden aklıma esti kim bilir. Gezdim dün gece şehri şöyle bir. Herkes evinde kendi halinde. Her yerde huzur her yerde neşe. Bir ben uykusuz bir ben huzursuz. Bir ben çaresiz bir ben sensiz. Gel sen ne çektiğimi bir de bana sor. Nerede nasıl yaşarım bir de bana sor. Evlerin ışıkları bir bir yanarken. Bende ki karanlığı gel de bana sor. Bu şarkı beni hüzünlendirdi...
Attilâ İlhan'ın bu sözlerden bile daha hüzünlü, daha umutsuz bir aşkı anlatan bir şiir yazmış olduğunu düşündüm. Sonra şiirin dizelerini düşündüğümde şairin yaşamak istediklerinin aslında çok da gerçekleşmesi imkansız şeyler olmadığını, aşık olduğu biri var, er ya da geç kavuşurlar diye düşündüm. Sonra bu kadar ünlü bir şairin neden bu kadar birbirinden alakasız dizeyi bir araya getirerek bu şiiri yazma çabasına girdiğini düşünmeye başladım. Tekrar okudum, tekrar okudum... aslında bu şiiri yorumlayabilmek için birçok şeyi bilmem, öğrenmem gerektiği fark ettim. Bilmediğim kelimeleri, şiirde geçen özel ismi, yaşanılan dönemi, merak ettiklerimi ve Attilâ İlhan'ı araştırdım.

Attilâ İlhan'ın Türk Edebiyatı'nın 1920'li yıllardan 2005'e kadar süregelen “Cumhuriyet Dönemi“ nin önemli şairlerinden, ayrıca sıklıkla şehir ve ülke değiştirmiş bir şair olarak anılır. Farklı ülkelerin atmosferlerini şiirlerinde ustalıkla kullanabildiğini bu sayede okuyucularını kendisiyle beraber o dönemde, o ülkelerde yaşamış biri olarak görebilmelerini sağlamış, şairin bunu, zamanın ve mekanın hiçbir ayrıntıdan kaçınmadan yapılmış olduğu duygu yüklü anlatımlarla sağlamıştır.

Şiirin ilk mısralarında şair karşılıksız bir aşk anlatılıyormuş gibi başlıyor (1.dize; Ben hiç böylesini görmemiştim. 2.dize; vurdun kanıma girdin itirazım var. 3.dize; sımsıcak bir merhaba diyecektim. 4.dize; başımı usulca dizine koyacaktım. 5.dize; dört gün dört gece susacaktım. 6.dize; yağmur sönecekti yanacaktı. 7.*sameland seferden dönecekti. 8.duvardaki saat duracaktı. 9.kalbim kendiliğinden duracaktı). Aslında  vatan sevdasını anlatıyor. Birçok yer gezip görmüş olmasına rağmen hiçbir yerin vatanının yerini tutmadığını, artık seferlerinin sonuncusu olmasını istiyor kaptan lakaplı şair Attilâ İlhan. Ama bunu gerçekleşmesi imkansız hayal olarak kalacağını okuyucularıyla paylaşıyor. Sanki bizimle dertleşiyor… Yurttaş olarak vatanında geleceği olsun istiyor hepimiz gibi… daha insancıl nasıl anlatılabilir, hayranlığım giderek artıyor…  Şair Mavi akımın kurucusu olarak, temsilcisine yakışır bir anlatımla şiirin bütünüyle açık olamayacağını, anlam kapalılığının şiiri düz yazıdan ayıran önemli bir faktör olduğu görüşündedir. Şiirin basit olamayacağını zengin benzetmeli, içli, derin olması gerektiğini savunmuştur. Şairane bir sanat anlayışının temsilcisi olmuştur.  10.dize de ben hiç böylesini görmemiştim, 11.dize Vurdun kanıma girdin itirazım var… Ülkesinde yaşamak, geleceğini planlamak, gemisini son kez limana getirmek, güvenebileceği bir gelecek istiyor,  herkesi sıcak bir merhaba ile karşılayacaktı. "Benden kimseye zarar gelmez ama sizde zarar vermeyin artık!" diyecekti ve aynı özgürlüğe, huzura ülkesindeki herkesin sahip olmasını istiyordu. Bir tarih olsun istiyor daha gitmek zorunda kalmayacağı. Ama 1960 da tekrar Paris'e geri dönüyor Türk şair, romancı, düşünür, deneme yazarı, gazeteci, senarist ve eleştirmen, yurttaş Attilâ İlhan (15 Haziran 1925 - 10 Ekim 2005).
12.dize emperyal otelinde sonbahar..., 13.dize; bu camların nokta nokta hüznü. 14.dize bu bizim *berhava olmuşluğumuz . 15. bir nokta bir hat kalmışlığımız. 16. Dize,bu rezil bu çarşamba günü. 17. intihar etmiş kötümser yapraklar. 18. öksürüklü aksırıklı bu takvim... dizeleri ile şair  ülkemizde yaşananları, dönemin önemli siyasi kararlarını şairane bir sanat anlayışı ile aktarıyor. Hatta gününü bile yazmış Çarşamba... “27 Ocak 1954 Çarşamba Köy Enstitüleri kapatıldı”. Köy enstitülerinin kapatılmasına karşı olduğu anlaşılmaktadır. Memleketin kalkınması ve ileriye gitmesi köy enstitülerinin eğitim ve öğretime devam etmesinin ülkeyi aydınlığa ulaştıracağı düşüncesindedir. Atatürk'ün başlattığı Anadolu aydınlanması, etkili olduğu kısa süre içinde, ulusal bilinçle donanmış aydın yetiştirmede yeterli olmasa da önemli kazanımlar elde etmişti. Köy enstitüsünü bitiren öğretmenler, Atatürk'ün amaçladığı gibi, görevle gittikleri köylere aydınlığı ve uygarlığı götüren ulusçu aydınlar haline gelmişlerdi. Olağan kış mevsiminin etkileri anlatılıyormuş gibi “intihar etmiş kötümser yapraklar… öksürüklü aksırıklı bu takvim.” 17 ve 18. dizelerde  aslında ülkenin durumunun vahameti, çaresizliği anlatılmak için kullanılmış.
Araştırmalarım sonucunda daha önce benim yorumladığım şekilde bu duyguları tanımlayabilen olmadığını fark ettim. Ve Attilâ İlhan'ın şiirinde yazdığı dizelerin görünenden çok daha büyük ve önemli duyguları içerdiğini anladım. O yıllarda ülkemizde yaşanan hayatın şairin bu şiiri için ilham kaynağı olduğunu anlamaya başladım. 1950-1960'lı yıllara ait ülkemizdeki hayatın zor ve kasvetli yıllarını, içinde bulunduğu çaresizlikleri, parasızlık, yoksulluk ve hayal kırıklıkları, umutsuz, gelecek göremediği aşk gibi anlatmış. Ve bütün bu umutsuzluğuna rağmen “vatan sevgisi” vazgeçilemeyen büyük bir aşk olarak anlatılmış... çok etkili, bir o kadar da karmaşık ifade edilmiş. Şair birçok ülkeye gitmiş ancak Anadolu'nun kara gözlerinden hiç vazgeçmemiş (25 ve 26.dizeler; onlar gibi değilsin… sen başkasın bu senin gözlerin gibisi yoktur…). Böylesi karışık bir siyasi ortamda şairin yaşamayı hayal ettiği özgürlükler vatanında mümkün görmüyor, gerçekleşmesi imkansız hayaller olarak görüyor, bu nedenle aklında hep gitme fikri var (28.dizeler aklının içinde siyah bir vapur... kıvranır insaf nedir bilmez). Kendisiyle kavga ediyor adeta; ülkesine özgürlük ve huzur gelsin istiyor (30.otelin penceresinde duracaktın. 31.şehri karanlıkta görecektin. 32.karanlıkta yağmuru görecektin. 33.saçların ıslanacak ıslanacaktı. 34.kış geceleri gibi uzun uzun. 35.tek damla gözyaşı dökmeksizin.) 

Yaşanılan dönemin ünlü filmleri-oyuncuları özellikleri (36.dize Maria Dolores ağlayacaktı) ve ekonomik durumu (38. dize, işsizlik ), bir düz yazı gibi detaylandırılarak vurgulanmış.
Attilâ İlhan'ın   bu şiirdeki kavuşamadığı aşkı, vatanında kavuşamadığı, “hürriyet aşkı”dır... Aşkına 43. Dizede söylediği “kapısında durmanı söylemiştim” kapısında durmasını söylediği de, hürriyetimizin, özgürlüğümüzün simgesi; göndere çekilen bayrağımızdır. Şair aşkınının fiziksel özelliklerini ise 44. dize de tanımlanıyor, yüzün zambaklara benziyordu (bayrağımızı daha detaylı tanımlıyor... bayrağımızdaki beyaz ay ve yıldız bayrağımız dalgalandığında beyaz zambak gibi görünüyor şairimize ama "Beyaz Zambaklar Ülkesi"nden çok farklı durumda olan ülkemiz (Beyaz Zambaklar Ülkesi: Bu kitap tüm yoksulluğa, imkansızlıklara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde; askerlerden din adamlarına, profesörlerden öğretmenlere, doktorlardan iş adamlarına kadar, her meslekten insanın omuz omuza bir dayanışma sergileyerek, Finlandiya’yı, ülkelerini geri kalmışlıktan kurtarmak için nasıl büyük bir mücadele verdiklerini, tüm insanlığa örnek olacak biçimde gözler önüne sermektedir.. Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Mustafa Kemal Atatürk zamanında Türkçeye ilk kez çevrildi. Atatürk, kitabı okuduğunda bu destansı başarıya tek kelimeyle hayran olmuştu. Derhal kitabın ülkedeki okulların, özellikle askeri okulların müfredatına dahil edilmesini emretti. Türk askerleri ülkelerindeki “yaşamı yenilemek” için mutlaka bu kitabı okumalıydılar. O vakitler, kitap o kadar çok ilgi gördü ki, Kuran-ı Kerim’den sonra en çok okunan kitap haline geldi.).

Sonuç olarak bu şiiri daha detaylı irdelemeye başladığımda ise şair Attilâ İlhan’ın, o dönemde yaşayan işsiz, yoksul gençlerin hayal kırıklıkları, umutlarının yok oluşu ile dolu hayat öyküsünü yazdığını gördüm. Attilâ İlhan, (1925-2005), milletinin geçmişini, bu gününü ve geleceğini önemseyen toplumsal bir kimlik. Etrafında olup bitenleri yaşanılan dönemin sosyal sorunlarını kendi yaşadıkları gibi anlatmış. Bu şiirde şairin anlatmak istediği; asıl mühim olan toplumun ruhunda yaşama zevk ve azminin geliştirilmesi, hak ve hürriyet aşkının kökleştirilmesi ve vatandaş idrakinin yüksek ve onurlu hislerle donatılmasıdır. Şair bu durumun farkında olan vatansever aydınların, ülkenin eğitim çağındaki gençlerinin hürriyet aşkı ile yaptıkları masumane gösterileri, eleştirileri, ülkenin ideallerinin geliştirilmesi için çabalarını gösterirken... yalnızlıkları, çaresizlikleri, kaybolmuş umutları acıklı ve umutsuz bir aşk hikayesi olarak anlatmaktadır (45.dize cumhuriyet bahçesi'nde insanlar geziyordu). 
Bütün çabasına rağmen ülkenin gidişatını içinde bulunduğu durumu değiştiremedikleri için özür dilemektedir okuyucularından Attilâ İlhan...bu kadar her şeyin farkında olmalarına rağmen durumu kabullenmiş gibi göründükleri için... Hep akıllarında ülkelerinden gitme fikri bulunduğu için özür diliyor. Vatanı, umutsuz ama vazgeçemediği aşkı, sınırlı hürriyetler dolayısıyla ona aşkının kollarında yaşamasına izin vermiyor evi gibi değil, otelmiş gibi hissettiriyor. Ama bu çelişkili duyguları da ona mutsuzluk veriyor. İstikrarlı ve huzurlu bir hayat göremiyor, vatan ve hürriyet aşkının birlikteliğinde. Şairin içindeki çatışması, isyanı, vatan sevgisi ve hürriyet aşkına ait; ne birbirlerinden ayrılabiliyorlar, ne de bir araya gelebiliyorlar... Umutsuz bir aşk gibi yoruyor şairi bu ayrılıklar. Bir araya gelseler bile birliktelikleri huzurlu ve sürekli olmuyor. Bu birlikteliği sürdürmeyi başaramadıkları için özür diliyor. vatanından, okuyucularından... (57.karanlık bir türlü bitmiyordu. 58.sirkeci garında sabahladık. 59.bilen bilmeyen bizi ayıpladı…).
Bu şiiri çözümlerken şiirin mavi akıma uyan, lirik bir içeriği olduğunu düşündüm. Çünkü şair Attilâ İlhan bu şiirinde duygularını içinden geldiği gibi, coşkulu, etkili bir dille anlatmış. Attilâ İlhan bu şiiri dizelerle yazmış ama sanki düz yazıya benzetmiş.  64 dize o dönemin 64 ili için yazılmış. Ve ilk dize sadece büyük harf yazılmış, böylelikle hepsi bütünleşip Türkiye oluyor. İstanbul'da yaşanan bir aşk gibi anlatılıyor ama tüm ülkenin içinde bulunduğu durum anlatılıyor. Lirik şiirde olan toplumsal mutluluk ya da felâketlerden duyulan sevinç ya da acı gibi ortak duygular; ya da aşk, ayrılık, özlem, ölüm acısı, vb. gibi bireysel duygular anlatılır. Bu şiirde de yaşanılan dönemin ekonomik ve siyasi durumu ile umutsuz-karamsar iki genç aşığın engelmiş aşkları gibi anlatılmış. Şiirin "Emperyal Oteli" adı o dönemde ‘emperyal’ sözcüğü sömürü anlamına gelen emperyalizmi çağrıştırmaktadır. Emperyalizm kavramı şiirde anlatılan fakirliğin, yoksulluğun, mutsuzluğun ve yoğun umutsuzluğun sebebi olarak ifade edilmiş.
Topu topu üç-dört geceye sığdırılan aşklar, doyasıya yaşanamayan hayatlar, hayaller, umutsuzluklar anlatılmış.
Hürriyet aşkı için ellerinden geleni yaptıklarını ama gerçekleştiremediklerini 60-64.dizelere kadar (halbuki kimlere kimlere başvurmadık; hiçbiri yüzümüze bakmıyordu; hiç kimse elimizden tutmuyordu.) şair anlatıyor. 64. dize yine de her şeye rağmen vatanını sevmeye devam edeceğini yazmış şair, ben hiç böylesini görmemiştim; vurdun kanıma girdin kabulümsün…
Bu şiirin gerçek ama en gerçek duygusu ve başlığı…

“Attilâ İlhan’ın Vatan Ve Hürriyet Aşkı” dır.



3 yorum:

  1. Mükemmel bir çözümleme sayenizde şiire olan sevgi ve bağlılığım kat kat arttı teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  2. Beğenmenize sevindim ben teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. Sanata olan tutkunuz ve sevginizin ömür boyu devam etmesi dileğiyle... Güzel bi çalışma olmuş tebrikler.

    YanıtlaSil